Kameram ve Bavulum Konaklamaları – 1
Ucuza ve Doğru Seçimlerle Nerede Nasıl Konaklayabiliriz?
Bizim için yeni, insanlık için epeydir (2008’den beri) var olan bir oluşum AirBnb. Belki bir gün kapanır korkusuyla son 1 senedir her konaklamamı AirBnb’den ayarlamaya çalıştım. Genellikle fiyat karşılaştırmalarında AirBnb’den oda kiralamak en uygun otellerden bile daha ucuza gelebiliyor. Şehre göre değişiyor diyelim ama büyük şehirlerde AirBnb ile evini kiralayanlar daha çok oluyor ve fiyatları da rekabetten dolayı düşüyor.
AirBnb’de 192 ülke – 33.000 şehir’de toplamda 800.000’den fazla kayıt varmış. Bu durum otelcilerin hoşuna gitmiyor olsa da, herkes kendi evi & odasını istediği gibi kiralayabilmeli, kiraya veren için de tutan için de avantajlı bir durum. Muallakta olan durum ise vergi konusu, ortada dönen bir para var ama kayıtlı değil gibi. Detayına girince AirBnb’nin ülkelere verip vermediğini bilmiyorum, çünkü belli bir yüzdede hizmet bedeli alıyor.
AirBnb’den kiralayacağım evi ya da odayı seçerken dikkat ettiğim önemli noktalar kısaca şunlar:
- Evin sayfasını iyi incelemek: Mutlaka yorumları okuyorum, puanlamalara bakıyorum. Bir Türk kızı olarak temizliğe verilen yıldız benim için en önemlisi.
- Evin konumu: En merkezdeki evlerin kiraları daha yüksek olduğu için “merkezin bir yanı” ya da mutlaka bir toplu taşıma noktasına yakın olmalı, bu hepsinden önemli. Metro yada otobüs durağı gibi.
- Bavul ve asansör sorunsalı: Avrupa’da binaların çoğu eski ve büyük yapılar. Bu nedenle 5-6 katlı binaların son katlarından ev tutma şansımız yüksek oluyor. Başlarda büyük bavul ile gitme gafletinde bulunduğum ya da mecbur olduğum durumlar oldu ama artık kesinlikle AirBnb’de kalacaksam bavulu mümkün olduğunca ufak tutuyorum. Çünkü genellikle bu eski binalarda asansör sistemi yok, merdivenler de çık çık bitmez… Eğer büyük bavulunuz olmak zorundaysa mutlaka kiralamayı düşündüğünüz yerin sahibine sorun.
- Isıtma, sıcak ortam: Soğuk ortamda uyumaktan hoşlanmadığım için kışın mutlaka odanın iyi ısınıp ısınmadığını önceden sorarım.
- Saç kurutma makinası sorunsalı: Ev sahibi erkekse, hele bir de kel ise mutlaka saç kurutma makinasının olup olmadığını sorun! Böyle durumlar için ufak basit bir saç kurutma makinası evinizde bulunsun.
- Gerçek ev, huzur ortamı: Kiralayacağım evin gerçekten ev mi yoksa boş bir evi otel gibi kiralayıp kiralamadıklarını tespit etmeye çalışıyorum. İçinde gerçekten yaşanılan evler daha çok hoşuma gidiyor. Sinemacıyız ya, aşırı meraklıyız! Farklı kültürlerden farklı insanların yaşamlarının içine girmek keyifli oluyor.
- Kahvaltı: Üzerine bir de sabahları kahvaltı veriyorlarsa tadından yinmez oluyor. Hem sabahları bir sohbet ortamı olabiliyor. Kahvaltı vermeseler bile mutfağı kullanmanıza izin veriyorlar.
- Özerklik (oda kiralarken): Başkasının evinde de olsanız kendi özerkliğinizi ilan edebilirseniz ne mutlu! Bunun için ana koşul odanızın konumu. Diğer odalara bitiş değilse, hele ki çıkış kapısına ve tuvalete yakınsa çok rahat edebilirsiniz.
- Helanın konumu: Eğer kiralayacağınız odanın kendi tuvaleti varsa bu en güzeli, oda kiralarken en çok dikkat ettiğim bir konu da bu. Fakat özel tuvaleti olan odaları bulmak biraz daha zor ve bunların kiraları biraz daha yüksek olabiliyor.
Siz bu kadar detaylı incelemeseniz de olabilir, ne kadar rahat biri olduğunuza bağlı. Benim gibi takıntılı biriyseniz, temizlik ve konfor önemliyse o zaman üzerinde biraz daha mesai harcayabilirsiniz. Bazı arkadaşlarım da “ben tanımadığım birinin evinde kalamam, rahat edemem” diyorlar, onlar da kendilerince haklılar. Ama şunu da unutmayalım ki AirBnb kullanıcıları genellikle senin benim gibi tipler ve site size güvenli bir ‘kalış’ sağlamak için elinden geleni yapıyor. Siteye olan herkesden pasaportun taratılarak sitenin sitemine gizli olarak kayıtlı olmasını istiyor.
Kendi deneyimlerimden şehirlere ve kaldığım yerlere göre AirBnb konaklama deneyimlerini aşağıda paylaşıyorum. Beğendikleriniz olursa yardımcı olmaya çalışırım ama odaları boş yakalayabilir misiniz, orası biraz şans meselesi.
BERLİN, Almanya (AirBnb 1) :
Burası Berlin’deki ilk odam. Bir kaç gün kaldım, manzarası harika, metroya yakınlığı açısından iyiydi fakat beşinci kattı sanırım, günde iki kere in çık gerçekten iyi spor! Ev sahibini ve yan odadaki kızı hiç görmedim!
Belli ki kendisi bu odada yaşıyor, kıyafetleri askılarda ama odanın geri kalanı topluydu. Odayı kiraya verince kendi gidip erkek arkadaşında ya da annesinde kalıyormuş. Ne uyanık bu Almanlar :)
AirBnb’nin enteresan bir yanı da, daha gitmeden ödemeyi yaptığınız için ev sahibini görmeseniz de oluyor. Kalışınızın sonrasında site ödemeyi ev sahibine iletiyor.
BERLİN, Almanya (AirBnb 2) :
Bu sevimli minik odanın en sevdiğim yanı çok güzel ışık alması ve rahatlıkla manuel açıp-kapama yöntemi ile odanın ısınmasıydı. Konumu Mauerpark’ın hemen yanında olması açısından iyi ama metroya biraz uzaktı, o nedenle bol bol otobüs kullanmak zorunda kaldım. Burada bir hafta kaldım ama ev sahibini ise iki kere görmüşümdür.
KOPENHAG, Danimarka :
AirBnb’den ev seçimini yaparken epey zorlandığım yerlerden biri Kopenhag’dı. Hepsi birinden şık ve zevkli evler! Sadelikle müthiş dekorasyonlar yapabilen başka bir millet daha yok. Evin sahibi mimardı, sabah erken çıkıp akşam dönüyordu ama bir kaç kez sohbet etme şansımız oldu. Salon ve koridorun yerlerinin tahtadan olması biraz sorun, gece ses çıkarmayacağım diye parmak ucunda yürümek gerekiyor. Öbür türlü de taş olunca da donuyoruz. Biz Türklere ev beğendirmek zor iş. Ama gerek konumu gerek ev sahibinin profesyonel yaklaşımları açısından sevdim burayı.
Kahvaltı verilse de verilmese de kendi bitkisel sütümü ve müslimi marketten satın alırım, böylece sabahtan yapmam gereken işler sırasında kahvaltımı etmiş olurum, zamandan ve sağlıktan tasarruf ;)
VENEDİK, İtalya :
Kiraladığım ilk AirBnb olduğu için bendeki yeri farklıdır bu evin… Her şeyden önce camdan dışarısının Venedik olması zaten büyüleyici, camdan içerisinin de tipik Venedik evi olması… Evin sahibi ve tüm aile uzun süredir bu binada yaşıyor, altlı üstlü bölmüşler. Oldukça büyük ve eski bir ev. Girişinde bir kayık (bütün Venedik evlerinde olurmuş), kapının kenarına asılı kocaman uzun botlar (sular yükseldiğinde gerekli), merdivenlerle çıkılan 3 katlı ev.
Evin tüm odaları evin başka köşelerinde, hepsi de ortak bir yerlere açılıyor ama ev sahibinin odası evin öbür tarafındaydı.
Avrupa’da evlerin çok eski olması bazı beklenmedik sorunları beraberinde getirebiliyor… Mesela gecenin bir yarısı bütün binanın şalterinin attırdım! Ne biliyim elime tutuşturdukları eski püskü saç kurutma makinasının bu kadar kuvvetli elektrik çektiğini! :) Gece geç saat olduğu için olayın hemen sonrasında hiç ses çıkarmadan usul usul yatağıma dönüp uyudum. “Ben bişi yapmadım ki hayal allah” :)
Kedilerimden uzak olduğum için içimdeki kedi özlemi bambaşkaydı! Üstelik sokakta kedi görmek de mümkün değil. Böyle olunca bu özlem katlanıyor… Bu eve geldiğimde Tüftüf’ün İtalyan teyzesini buldum, aynı huysuz bakışlar ve ‘bana dokunmayın da ne halt ederseniz’ edin tripleri ile, daha yaşlı siyah bir kedi.
Ev sahibi İtalyan abla her sabah kendi elleriyle kahvaltı hazırlıyordu, muhabbet ederken çayımızı bile dolduruyordu ki böyle bir deneyimi bir daha yaşamadım.
Tam anlamasam da kendisi doğadaki hayvanları koruma ile ilgili bir iş yapıyordu, bu evde doğmuş büyümüş, tüm ailesi burada yaşamış, gerçek bir Venedik’li idi. Böyle bir şehirde doğup büyümek ne acayip değil mi?
Bir akşam şehirde sirenler çalmaya başladığında, panikle kendisine gidip ‘sular mı yükseliyor savaş mı çıktı osmanlılar mı geliyor ne oldu?’ diye sorduğumda beni rahatlatmış ‘merak etme bak bu siren böyle ötüyor demek ki çok az yükselecek’ diye açıklama yapmıştı.
LA THUILE, Valle d’Aosta, İtalya :
Buraya bir grup arkadaşla gittik, seçimi ben yapmamıştım ama çok memnun kaldım. Burası müstakil bir dağ evi, tamamı bu Bed&Breakfast olarak kullanılıyor. Anladığım kadarıyla evin sahibi olan aile aynı zamanda burada yaşıyor ama o büyük olduğu için böyle değerlendirmişler.
Tam bir ‘country house’ tarzında, çok keyifli bir dekora sahipti, evin her yerinin fotoğrafını çekesim geldi.
İtalya’nın Fransa sınırındaki Villa d’Aosta bölgesindeki La Thuille’e kayak yapmak amaçlı gitmiştik, o yüzden merkezi gezmeye çok vaktim olmadı. Sadece buraların en turistik yeri Courmayeur’ü görebilmiştim.
Mutfak konukların kullanıma açık, akşam herkes bir şeyler pişirdi, kendi ziyafetimizi kendimiz hazırladık.
Sabah ise ev sahibinin hazırladığı kahvaltıyı ettik, ev yapımı kekler reçeller vs ile çok keyifliydi.
Bir dahaki sefere sadece kafa dinlemeye, okumaya ve oturup senaryo yazmaya gidilebilir. Dışarıda kar yağarken ne muhteşem olurdu…
GENOVA, İtalya :
Yaza doğru İtalya’da yaşadığım kasabadan en yakın nerelerde denize girilebilir diye araştırmıştım. Ligurya bölgesi hem yakın hem de plajlarıyla epey meşhur. Bu bölgedeki en büyük şehir Genova, buradan haftasonu iki farklı yöne doğru iki ayrı deniz kenarı rotasına gitmekti hedefim. Bu nedenle bir gece Genova’da kalmak mantıklıydı. Biraz son anda hareket etmek zorunda kaldığım için uyguna oda bulmak çok kolay olmadı. Derken şehir merkezindeki bu evi buldum.
Kendi sörflerini kendi üreten bu çılgın zevk sahibi genç adamı, evinin dekoru ve kitapları dolayısıyla animasyoncu ya da ajansta çalışan biri sandım. Fakat kendisi daha normal sıradan bir iş ile meşguldü.
Evin dekorunu sitedeki fotoğraflarda gördüğümden daha güzel buldum. Çok eski bir binada, yüksek tavanlı bir daire. Belli ki odaları sonradan eklemişler, asma kat gibi ama ikisinin de kendi kapısı var. Ayrıca kaldığım odaya yeni tuvalet yapıyordu, o açıdan çok şanslıydım. İtalyan sivrisinekleriyle baş etmek gerçekten zor. Ne tabletler ne spreyler işe yarıyor… O yüzden bu tül sadece romantik nedenlerle takılmamış.
GİRİT, Yunanistan:
Mevsim yaz olunca, favori yazlık mekanımız Girit’teyizdir… Girit’te artık ailemiz gibi olmuş arkadaşlarımız olduğu için genellikle onların yanında kalıyoruz ama bu yaz kalınan yerlerin popülasyonu 30 kişi olduğu için bir kaç arkadaş böyle bir kaçamak yapmak istedik. Yolumuzun üstünde olsun, geleneksel Girit evi olsun derken burayı bulduk. Evin tamamı belli ki yeni yapılmış, deniz manzaralı bir sitenin içerisinde. Burada yaşandığını pek sanmıyorum, muhtemelen turistik amaçlı döşenmiş ama ev gibi dekoru, samimi bir ortam sunuyor, her yeri dolu dolu…
Mutfakta eşya olarak “her türlü ihtiyaç düşünülmüş”, hatta temel ihtiyaçlar şeker, tuz, halis zeytinyağı (çok önemli) gibi besinler de bırakılmış. ‘Alın bunları yiyin gayrı’ diye bırakılmış bahçeden üzümler, elmalar, kuruyemişler…
Bahçenin güzelliği ise dillere destan, kocaman bir çardak, altında masa, hamak…
Asma, çeşitli meyve sebzeler, kelebekler, arı vız vızlar… Cennete miyiz ne? İşin kötüsü burada sadece 1,5 gün kaldık :(
GARDA GÖLÜ, İtalya :
Yaz sonrası son kaçış olarak gene yakın mesafedeki Garda Gölü’nü seçtim. Hem de gölde yüzmek nasıl bir şeymiş bakalım dedim ama hava kapalıydı pek denemedim. Gene de çok keyifli ve huzurlu bir mini kaçıştı. Göl kenarındaki ufak kasabalardan en ideal konumdakileri araştırdım. Aynı zamanda en uygun konaklama yerini tabii…
Burası tam bir Bed&Breakfast yeriydi, yani bir nevi butik otel. Turistik yerlerde mecburen B&B’de kalmak gerekebiliyor. Ama gene AirBnb aracılığıyla bulmuştum. B&B’ler kahvaltı veriyorlar ama ne kadar iyi bir kahvaltı olduğu tartışılır. Özellikle hazır croissant’ları dayamaları hiç hoş değil, en azından sabah kahvaltıyı hazırlamaya gelen ablaya 2 kuruş ver de taze ekmek ve croissant alsın değil mi? Neyse ben müslimi yerim gene :)
airbnb sistemindeyim. izmirde 2 dairemi kiraya veriyorum bu sebeple yazdıklarınızı okudum ve misafirlerin fikirleri konusunda ilham aldım. teşekkür ederim
işinize yaradığına sevindim :) umarım daha sonra yeni deneyimlerle yazının devamı gelecek.
Merhaba,
Venedik te kaldığınız yerin adını söyler misiniz? Ekimde gideceğim ve çok beğendim.
Merhabalar, Venedik’te airbnb evinde kaldım, Cannaregio bölgesindeydi belki o şekilde karşınıza çıkar :)